Monday, October 08, 2007

Elleşmeyin Dertliyim

Çok sevgili günlükcüğüm...
Nedir ayol benim şu memnuniyetsiz hallerim...
Körkütük hastayım. Kafam kazan, burnum çeşme gibi. Üstüne üstlük kızımdan 3 gece ayrı kalacağım. Bayram tatiline erken başladı. Babaannesine gitti. Şimdiden içime oturdu. Keşke göndermeseydim diye hayıflanıyorum. Akşam eve gitmek istemiyorum...
Herkes "Oh ne güzel kafanı dinlersin" diyor. Ama bana evin o sessiz hali öyle koydu ki. Ipıssız. Böyle renksiz, ruhsuz kaldı evim. Fotoğraflarına bakıp duruyorum sabahtan beri. Sanki Amerikaya okumaya yolladım...
Kreş olayımız şimdilik fena gitmiyor. Müzikten sonra resme merak sardı kızım. Ona süper bir çalışma masası aldık. Onun ebatlarına uygun. Böylece salonda sehpada, masa üstünde, eğile büküle resim yapmaktan kurtuldu. Evin her tarafı resim kaynıyor. Her gün takribi 20 resim yapıp, bazılarını kesmeden, bazılarını kesip duvarlara yapıştırıyor. Dün bir Atatürk resmi yaptı. Pek kabiliyetli değil resme ama, çok seviyor. Müzik öğretmenliğinden vazgeçti. Şimdi çizgi film çizeri olmak istediğine karar verdi. Halılar, duvarlar, kıyafetler pastel boya lekesiyle dolu. Ama yaratıcılığını etkilemeyelim diye! şimdilik sesimi çıkarmıyorum.
Arkadaşın kızına, gittiği kreşte aile resmi çizdirmişler. Sonra psikolog yorumlamış. Efendim, çocuk hangi ebeveynine kendini yakın hissediyorsa, resimde kendisini ona daha yakın çizermiş. Bizimki önceden çizdiği bir resimde, kendisini tam ortamıza çizmişti. Eşim bu psikoloğun yorumlarını duyunca "Hadi kızım bizi çiz" diye tutturdu. Merakla sonucu bekledik. Eşimi ayaklarını uzatmış, iki seksen otururken, beni de ayakta çizmiş. Kendisini de bana daha yakın çizmiş. Acaba bunun, babasının akşamları kumanda elinde TV karşısında yayılmasıyla bir alakası olabilir mi, yok canım sanmıyorum, tamamen tesadüf, öyle canı istemiş çocuğun...
Odasının duvarlarında bordür üstünde ikinci bir bordür gibi resimler var dizi dizi. Bir de ben çizdiği en ufak şeyi bile atmaya kıyamayıp temizliğe gelen hanımı bayıyorum. Kadın cinnet geçirip kaçmazsa iyidir. Ama olur mu ayol, onlar ileride ne güzel hatıra olacak. Emeği var yavrucuumun. Bazı güzel olanları çerçeveletmeyi önerdim eşime, tepkisi "Hadi ordan" oldu...
İş, güç derseniz, o cephe de pek içaçıcı değil. Çalışmayı özlemişim. Ama ne bileyim, daha dinamik bir ortam hayal ediyordum ben. Hani işten kafamı kaşıyacak vakit bulamadığım o günlerdeki gibi. Kendimi buraya tam entegre olamamış hissediyorum. Canımı sıkan şeyler oluyor. Sanki birçok şey benim dışımda olup bitiyor. Belki daha çok yeniyim ondandır. Burada şirketin en yaşlılarından olmak da ayrı bir mevzu. Çalışan profili pek çıtır. Ama artık buna alışsam iyi olur. 80 ve sonrası jenerasyon artık yerlerini çoktan almaya başladı. İşçiler de daha alışamadı bana, üretime girdiğimde bıyıkaltından gülüşüyorlar, uyuz oluyorum bu duruma. Pek yalnızım be günlük.
Eskiden işyerinde öğle aralarında o alışveriş merkezi senin, bu alışveriş merkezi benim gezer dururdum. Burası lokasyon itibariyle buna imkan vermiyor. Böyle olunca akşamları enerji patlaması mı yaşıyorum nedir, her akşam eşime bir yerlere gidelim diye tutturuyorum. Sanki kafesten o zaman kurtulmuşum gibi geliyor. İpini koparmış danalar gibi geziyorum. Yorgun argın eve dönüyoruz. Ama bu duruma da bir son vermek gerekecek, çünkü eşim kazan kaldırdı haklı olarak. Çalışmanın en güzel tarafı para kazanmak. Hıncımı kızım için güzel şeyler alarak çıkarıyorum galiba. Şimdi mevsim değişiyor, gardrobunun eksiklerini tamamlamak gerekiyor. Yeni bot, ayakkabı, panduf, eşofman, mont ıvır zıvır almak lazım. Çok çalışmam gerek çoook...
Hafta sonları desen, nasıl geçiyor anlamıyorum. Bu cumartesi çalışma olayı da bozuyor beni. 10 senedir alışmamışım. Cumartesi 2 saatliğine de işe gitsen, o günden hayır gelmiyor sanki bir daha. Üstelik kızımı müzik kursuna da ben götüremiyorum bu sebepten. İşten çıkınca koştur koştur eve, oradan hep beraber bir yerlere derken akşam oluveriyor. Ertesi gün, evde yegane kahvaltı edebildiğimiz gün olduğu için, özenli bir kahvaltı sofrası hazırlıyoruz. Ekmek yapıyorum genelde. Orası burası derken, pazar da geçiyor. Akşamüstü olunca pazartesi sendromu başlıyor zaten. İşe başladığımdan beri bir çok arkadaşımla görüşemez olduk.
Böyleyken böyle günlükcan. Bugün pazartesi, house, ncis falan izlerim. Kitap okurum biraz. Öyle geçer. Yarın umarım toparlarım biraz daha. Yarın akşam bizim kızlarla buluşuyoruz. Öyle oyalanırım. Çarşamba günü de bir şekilde geçer inşallah da, perşembe sabahı kuzucuğuma kavuşmuş olurum. Böyle manasız, bunalım bir yazı oldu işte.
Bir an önce bayram gelsin. Gelsin de kızıma dönen eteğini, cici babetlerini giydireyim. O kelebekli tokalarla iki kuyruk yapayım saçlarını. Herkesin elini öpsün. Şeker toplasın, harçlık toplasın. Çimenlerde koştursun. Bıcır bıcır konuşsun. Hamakta, salıncağında sallansın. Halasının oğluyla haşarılıklar yapsın. Ben de çayımı içerek onları izleyeyim. Görümcemle, kayınvalidemle dedikodu yapayım, dertleşeyim.
Sonra çekirdek ailemizle dönelim yine evimize. Biz döndükten sonra da buralara yağmurlar gelsin. Şu sıcak ve bunaltıcı havalar gitsin. Ortalık mis gibi yağmur koksun, toprak koksun. Özetle adam gibi bir sonbahar gelsin artık yahu, kış gelsin...

3 comments:

denizanasi said...

ya biz ruh ikizi oluyoruz sanırım :)) iş konusunda ben de aynı senin gibi hissediyorum. benim de daha onceki ortamın çok daha yogun ve cok daha zevkliydi o yüzden. şu an da ben de henuz uyum sağlayamadım diye düşünüyorum. hatta yeniden ayrılsam falan bile düşünmeye başladım.:) tembel mi oldum ne ?:))

kedi said...

Pareocum,çocuklar yokken ev ruhsuzzz,karanlık,bomboş dediğin gibi.Kafamı patlattıkları anları bile özlüyorum onlar yokken.Yok dediğimde aşağıda bahçede oynuyolar yani,gurbete gelin vermedim ;P
Kocamla güya çocuk yapmadan önce şahane haat sürdük,gezdik,tozduk,aşk hayatı yaşadık böyle övünürdük yani ama onlar yokken "Ya biz ne yapıyormuşuz çocuksuzken Biyo?"diyor."Hiiç böyle mal mal oturuyormuşuz şte,naapçaz"diyorum:)

Online olunca bana bi elleşsene sabahtan,dediğimi sandığım ama demediğimi farkettiğim ve sanırım demediğim bişi dicem sana.

hayal said...

Ben de hep merak ederdim, bikaç gün kafa dinlesem nasıl olur derdim,pek fena oldu kızım gidince her gece ağladım.